Sona Yaklaşmak 2

Duşumu aldım günün yorgunluğunu kısmen de olsa attım(önceki yazımı okuyanlar bilirler bugün bisikletle dağa çıkma atraksiyonu yaşandığı için yorgunum, tabi öncesinde yaptığım 30dklık vinyasa akışının da payı var bu durumda). Beyaz çayımı da hazırladım ve yazmaya hazırım.

Aslında bugün yazmak aklımda yoktu, sitemin yönetim panelinde dolaşırken “Sona Yaklaşmak” başlıklı yazımı görünce güncel bilgiler dahilinde yeniden yazmam gerektiğini hissettim smile

Önceki yazıda bahsetmiştim; ailecek Tokat’tan taşınma planlarımız vardı. Aslında uzunca bir süredir planlanan bir şeydi fakat her işte olduğu gibi bunda da zamanının gelmesini bekliyor o sırada rollerimizi

Telefon Sevmiyor Olmak

Yakınımdakiler zaten bilirler, telefonla konuşmayı sevmeyen hatta telefon kullanmak istemeyen bir insanım (iş hayatı falan derken mecbur kullanmak zorunda kalıyorum tabi). Telefon kullanmayı sevmeyişimden ötürü bir çok şeye bakış açım da farklıydı. Herkes her aradığı zaman ben telefonun başında durup açmak zorundaymışım gibi bir beklenti çok saçma geliyordu bana. Veya ulaşılamadığım durumlarda niye telefona bakmadın? Ne yapıyordun? Neden? Nasıl? Ne? Nerede? Ne zaman? Kiminle? Türünden çıldırmış sorularla karşılaşmak çok saçma geliyordu bana (: ama yaşadığımız toplumun geneline göre böyle olmadığı için "cins" yaftasını ben yiyorum doğal olarak smile gerçi bundan gocunmuyorum da.. Etrafımdakiler "cins" diyip böyle kabul edebiliyorlar beni. Konu tabi nasıl buraya geldi (: Tam yatacaktım ki Ahmed Hulusi'nin retweet ettiği "Modern Dünya Beyniniz İçin Neden İyi Değil.." başlıklı yazıyı gördüm ve okumaya başladım, çok da hoşuma gitti yazı. Genel itibariyle çok güzel bir yazı fakat özellikle yazıda kendimi bulduğum bir bölümü paylaşmak istedim, kendimi buldum ve iyi bari aslında toplum cinsleşmiş ben cins değilmişim diyebildiğim bir bölüm smile

Eski günlerde, telefon çaldığında, biz meşgulsek ya cevap vermezdik ya da telefonun sesini kapardık. Tüm telefonlar duvara monteli olduğu için de, her zaman aradığımız kişiye ulaşabileceğimiz gibi bir beklentiye sahip olmazdık. (belki o kişi yürüyüşe çıkmış olabilirdi ya da başka yerde olabilirdi.) Dolayısıyla eğer bir kişi size ulaşamazsa, ya da siz ulaşılıyor olmak istemediğinizde, bu normal kabul edilirdi. Şimdi ise, daha çok insanın tuvaletten çok cep telefonu var. Bu da şöyle bir şey yarattı;sizin için uygun olduğu bir zamanda siz, onun için uygun olup olmadığının önemi olmadan istediğiniz kişiye ulaşabilmelisiniz! Bu beklenti, öylesine yerleşmiş ki, toplantıda olan bir kişi telefon çaldığında açıp: “Özür dilerim,şu anda konuşamayacağım, toplantıdayım” şeklinde cevap vermek rutin hale gelmiş. Sadece 10 ya da 20 yıl önce, aynı kişiler, toplantıdayken sabit hatlı telefonları çaldığında onları cevapsız bırakmaktaydı ki bu, ulaşabilirliğin beklentisi açısından günümüze göre çok farklı bir tavır.

Sona Yaklaşmak

Aslında bedenim uyuşuk uyuşuk yatıp, dizi izlemek istiyordu. Şöyle bir bakıyorum da şimdi; supernatural, walking dead, flash, shameless falan bayağı bir dizi de inmiş bir vaziyette onları izlememi bekliyor bilgisayarda. Doğal olarak çok çekici geliyor bu fikir. Bir süredir günde iki defa yoga yapıyorum sabah 60-90dk vinyasa yaptığım için bir hayli yoruyor(seviyorum yormasını da) akşamları da ikinci yoga güzelce esnetiyor, diğer bir yandan tekrar sabah 5te uyanma çalışmalarına girişmiş durumdayım, fakat arkadaşlarla sosyalleşmeler, iş güç diğer hayat meşgaleleri derken henüz adapte olamadım. Birkaç gündür zaten bir hayli enerjisiz de hissediyorum kendimi sonuç olarak her şeyi birleştirince dünkü yoga seanslarından sonra bugün için yoga yapmamaya kendimi dinlendirmeye karar vermiştim, güzel bir

Bakasana (Crow Pose) Denemesi

Bir iki gün önce sevdiğim bir arkadaşım blogun olduğunu keşfettim ama sürekli yoga ile ilgili yazıyorsun demişti şimdi onu hatırladım smile Git gide hayatımın merkezinde yer edinmeye başlıyor yoga, belkide çoktan oraya yerleşti bile. Her neyse.. Konuya döneyim.

Bu sabahki yoga rutinimden sonra hand stand, forearm stand ve crow pose denemeleri yapmaya başladım hoş crow olmasa da handstand ve forearm stand'e takmış biri olarak her sabahki rutin sonrası onlar üzerinde çalışmak da ayrı bir rutin oldu gibi. Seviyorum tepe taklak olmayı ve aynı zamanda güçlenmeyi o an vücudumu dinlediğimde bana söylediklerini (Fiji McAlphine bol bol always listen to your body diyor, ben de adet edindim) v.s. v.s. diye sıralayabilirim nedenlerini de :) Sonuç olarak crow denemelerinden bir kare paylaşasım vardı paylaşıyorum, her ne kadar henüz olması gerektiği gibi yapabiliyor olmasam da eskiye oranla daha iyiyim. İlerleme ilerlemedir, ne kadar küçük olduğunun önemi yok demişti birisi.

Aklıma Gelen İkinci Şey

Öncelikle bu satırları çok zor şartlar altında yazdığımı belirteyim, 9 parmak ile yazıyorum. Gerçekten çok zor bir olaymış. Bilgisayar yada klavye kullanımını hayat boyu 2-3 parmakla sürdüren arkadaşlar için pek bir şey ifade etmez belki fakat 10 parmak yazmaya alışkın bir birey için parmakların bir tanesini kullanamamak fena sıkıntı. Neyse konumuza dönelim..

Yoga sevgisi konusunda bir hayli psikopatlaştım sanırım. 2 gün önce gayet talihsizce fakat bir o kadar da başarılı bir şekilde sol el orta parmağımı kapıya sıkıştırdım(aslında sadece orta parmak değil 3 parmak birden ama sadece orta parmak zarar gördü smile