Kendi Evimde Deplasmandayım

Öğrenebilecek miyim ya da öğrenmeli miyim acaba?
Bir şekilde insanın öğrenip uygulayabilmesinin şart olduğu bir şey midir beklentisiz olabilmeyi başarabilme hali?
Beklentisiz olmakla, umursamamak aynı şeyler midir?
Umursadığı, ilgilendiği bir şeye dair nasıl beklentisiz olabilir insan? 
Yorgunum.
Çok yorgun, hırpalanmış, biraz da kayıp hissediyorum kendimi.
Her şey çok fazla, her şey çok eksik geliyor bugün.
Çok az kaldı 37 olmama.
Yazdığım hiçbir şeyin yaşla ilgisi yok aslında.
Bir şeylerin gerekliliği veya gereksizliği konusunda emin olmayı isterdim. Mesela beklentisiz olmak şart mıdır?

Yoga pratiklerime baktğımda; evet yogayı çok seviyorum, hayatımın merkezinde olan bir şey ve pratiklerimde beklentisiz olduğumu sanıyorum ama gerçekten öyle miyim?
Yaptığım pratik, yaptığımız pratikler, yoga bize bir iyilik, bütünlük hali getirsin diye yapmıyor muyuz? Evet an içinde sadece yapıyoruz; ney ne kadar olduysa o kadarıyla kabul ediyoruz ama daha geniş çerçevede bir iyilik hali beklentimiz yok mu? Bu sağlıklı olmak, sakin olmak veya ellerinin üzerinde durabilmek de olabilir ama bir iyilik hali beklentisi yok mu? Var gibi sanki.
Yol güzel, yolun bizi nereye götüreceğini bilmiyoruz ama iyi bir şeyler olmasını umuyoruz.
Vardığımız yer iyi olsa da olmasa da yola devam ediyoruz. 
Tutunmama, yola devam etme hali midir o zaman beklentisizlik? Değildir sanki.
Nedir o zaman? 

Sinan Canan bir videosunda şu an bu stüdyoda çay içiyorum, çekime gelirken inşaallah çay vardır da içeriz gibi bir beklentim yoktu, geldiğimde çay verdiler, ooh çay da varmış ne güzel dedim mutlu oldum, olmasa öyle bir beklentim olmadığı için üzülmeyecektim demişti. 
Bu örnek özelinde çok kolay gibi görünen bir olgu beklentisizlik. 
Bunu iş hayatına, ikili ilişkilere, eşe dosta, hayatın tamamına yaymaya çalışınca ne çok karışıyor işler. 

Neyi seçersek onun sonucunu yaşıyoruz. Herkes kendi elleriyle yaptıklarının sonucunu yaşıyor.
Bu herzaman fiziksel bir yapış hali olmak zorunda değil; daha içsel, düşünsel bir eylem de olabilir ama en nihayetinde fiziksel olarakta harekete geçirecektir tabii insanı.
Ne çok şey var zorunda hissettiğimiz.
Bunu yapmalıyım, böyle yapmam gerekiyordu, yapmazsam olmazdı şeklinde kendimizi inandırıp öyle yapmak zorunda hissettiğimiz ne çok şey var.
Sahi zorundalık ne ki?
Bilemiyorum.
Neyi seçersek onun sonucunu yaşıyoruz.
Sana bana zorundalık gelen şey, bir başkası için önemsiz, özgürce seçimler yapıp sonuçlarını yaşıyor.
Belki mutlu, belki değil, belki iyi belki kötü bilemiyorum.

Birlikte olmak, birlik hali nasıl bir şey?
İçinde ayrılık, ikililik barındırabilir mi?
Bilmiyorum birlikte olmak, bir olmak hali nasıl bir şey.
Böylesi değil gibi.
İstediğim birlik olma hali bu değil gibi.
Hayatı ayrı, başka yerlerde, başka şekillerde yaşıyor, başka türlü bakıyor gibi görünürken değil.
Hepimiz birer bireyiz, her birimizin egosu var, istekleri, arzuları, beklentileri (:, sevdiği ve sevmediği şeyleri var.
Birlikte olmak, bir olma hali nasıl bir şey ki? İstek, arzu, beklenti v.s. bunların kesişmesi, birbirinde kaybolması mı?
Olamaz. Çünkü bütün o istek, arzu ve beklentiler sürekli değişiyor, insan sürekli değişiyor.
Böyle başladığı için mi acaba.
Ne çok ezdim, ne çok eziyorum bir şeyleri.
Ne çok törpülenmesi gerekiyormuş köşelerimin.
Hala da törpüleniyor. Ömür boyu törpülenmeye devam da edecek aslında ama neden bu kadar yoğun bu sıralar?
Güneş tutulması mı? Olabilir.
Hep bir retro, hep bir tutulma, hep bir şeyler.
Matrix'te Swift ölmeden önce not like this, not like this diyordu. O sahne belirdi gözümün önünde.
Kocaaa evren, capcanlı, her zerresinde türlü çeşit haller. Ben de burada küçücük, minicik nokta, bir toz zerresi kadar bile değilim, konuşuyorum öyle.

Hayır demek, esnek olmak ama dik durmak, istediğim şeyi yapmaya çalışmayı tercih etmek benim için daha kolay olduğu için zorlanıyor ya da anlayamıyorum belki dDönghüle.
Döngüler ne garip, geçen gün konuşuyorduk hayat döngülerden ibaret diye. Şimdi fark ettim 10 Nisanmış bugün. Tam 30 gün önce yine benzer sıkışıklıklar hissediyordum. 10 Mayıs nasıl olacak bakalım (:
30 gün önceyi öyle planlamamıştım, 30 gün sonra bu günlerin de başka türlü olacağını düşünüyordum.
Planlamamıştım demişken; ben plan yapmaz, yapmayı da sevmezdim. Sahi ne olmuş bana?
Nereden bilebilirdim ki planladığım gün planladığım şeyi yapmak isteyeceğimi, belki de her şey farklı gelişmiş olacaktı ve plan yapmak boşaydı, o yüzden plan yapmazdım ben.
Backbendlerde pratik yapmayı bırakınca yaşadığım kapanma hali gibi, bunda da gerilemiş miyim acaba (:
Taaa en başa dönecek olursam; zor zanaat beklentisizlik.
Ne kadar yorgun ve yalnız hissettiğimi tarif edemiyorum.
Sahi yalnız olmamak ne ki?
Bugün akşam yemeğinden sonra bahçede otururken fark ettim.
Fazla savaşıyor, fazla çabalıyormuşum.
Sahi bırakmak nasıl bir şey?
Denizin üstünde eforsuzca yatar gibi, bırakmak nasıl bir şey ki?
Sadece bırakmak ve dalgaların seni oraya buraya götürmesi?
Savaş, çaba, efor olmasa nasıl olurdu?
Yok bu da değil.
Dengeli olsam, hayatımın her alanı dengeli olsa nasıl olurdu?
Evet.
Denge.
Bu olur gibi.

Yazdığım hiçbir şey bir diğer şeyle ilgili değil.
Yazdığım her şey bir diğer şeyle ilgili.
Bir konu yok.
Konu olmadığı için bütünlüğü de yok.
Zihnim bıdı bıdı konuşup duruyordu, rastgele ne gelirse yazdım.
Arkada çalan şarkılar ne hatırlatırsa yazdım.
Kocaa evren, ben de burada konuşuyorum işte (:

Sosyal Ağlarda Paylaşın

Share on Tumblr

Facebook Yorumları


Yorumlar (0)

Henüz hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!

Yorum Yapın